Bunalmış Millete Doğal ''Eksen'' Gazı Vermek

GÜNDEM 24.08.2020 - 19:36, Güncelleme: 05.05.2023 - 17:12
 

Bunalmış Millete Doğal ''Eksen'' Gazı Vermek

Geçen haftanın en önemli olayı kuşkusuz Cumhurbaşkanının müjde demeci ve ardıl gelişmeleridir. Elbette ülkenin ve milletin yararına her şey hepimizi tarifsiz sevindirir, gururlandırır. Tabi milletin de cebini rahatlatır, yüzünü güldürür. Millete çağ atladık, eksen kaydırdık, süper güç oluyoruz marşları ile büyük bir müjde verileceği haberi doğal olarak inanılmaz bir heyecan yarattı hepimizde! Nasıl yaratmasın? Covid-19, işsizlik, enflasyon, zamlar, yokluk, seller, kadın cinayetleri v.s. nice kötü olaylarla bunalmış milletimiz yok mu hiç güzel bir şey diye bunaldığı anda imdadımıza Karadeniz’den doğalgaz yetişti.   Gerçi Sayın Erdoğan’ın günler önceden ilan ettiği Cuma günü saat 15.00’te müjdeyi açıklamak için kameralar karşısına geçtiğinde yabancı haber ajansları Bloomberg ve Euronews yüzünden ülkede müjdeyi sağır sultan bile duymuştu ama ilk ağızdan dinlemek yine de çok önemliydi. Zira ilk ağızdan duymak ekonomik parametrelere de yansıyacaktı. Müjde konusu ilk açıldığında kötü giden ekonomi, mesela dolar yükselişi frene basmıştı. Bu iyi bir gelişmeydi. Demek müjde açıklanınca çağ atlayabilecektik. Lakin öyle olmadı. Müjde resmen açıklandıktan sonra nedense ekonomik kötü gidişat müjdeyi hiç sallamadı ve tekrar kötü istikamette gaza bastı. Oysa bulunan gazın uzmanların dediği gibi 7-8 sene sonra değil, Cumhuriyetin 100. Yılı ve Ak Partinin seçim hazırlıklarına şimdiden başladığı 2023 yılında kullanılmaya başlanacağı dahi açıklanmıştı. Ekonomi bu müjdenin büyüklüğünü kavrayamamış olmalıydı. Neyse ki en azından artık doğal gaz faturalarını çok az ödeyecek olmak gibi çok güzel hayallerle bu kışa gireceğiz. Bu kış iyice ısınsın kemiklerimiz.   Hoş olan televizyon haber kanallarında vatandaş ile yapılan müjde sizce nedir röportajları ile sosyal medyadaki müjde tahmin sohbetleriydi. Gaz ve petrol tahminlerinden sonra en önde gelen öngörüler Covid-19 belasına karşı aşı bulunduğu beklentisi ile 2004-2020 yılları arası Ak Parti yönetimi döneminde Yunanistan’ın uluslararası anlaşma ve konferans kararlarına aykırı olarak el koyup Yunan ve Bizans bayrakları diktiği esasında Misakı Milli sınırlarımız içerisinde kabul edilen Ege’deki 18 ada ve 2 kayalığın geri alındığı yönündeydi. Bu son öngörü beni de heyecanlandırdı. Keşke Ege’deki son 20 yılda Yunan işgaline uğrayan adaları geri almış olsaydık dememek mümkün değildi. Yıllardır hükümetten bu konuda bir çaba ve zafer bekleyen milyonlarca yurtsever var ne de olsa!   Sonunda müjde açıklandı. 320 milyar metreküp doğalgaz bulmuştuk, 5-6 yıllık Türkiye doğalgaz tüketimini karşılıyordu ve tahmini değeri de 65 milyar dolardı, devamı da gelecek denildi. Gelişme inanılmaz güzeldi ama rakamlar bizi henüz tatmin etmemişti. Zira Türkiye’nin sırf Suriyeli sığınmacılara bugüne kadar harcadığı paranın bile yaklaşık 60 milyar dolar olduğu söyleniyordu. Bu para ile çağ atlanmazdı, atlansa zaten biz Suriyeli sığınmacılara o çağı çoktan atlatmıştık. Ekonomik parametreler de müjdeyi tınmayınca gözler bu kez Akdeniz’e çevrildi. Hepimizi heyecanla güzel müjdenin devamını bekliyoruz. Ancak görülen o ki insanlar bunları yorumlamaktan korkuyor. Zira bu tür gelişmeler öyle güzel bir sosyal mühendislikle millete servis ediliyor ki, sanki olumsuz yönlerinden bahsedince insanlarda hemen hain, vatan ve millet düşmanı ilan edilirim korkusu yaratılıyor. Hükümet icraatları öyle ustalıkla milli mesele olarak sunuluyor ki, detaylardaki abartma, yanılsama ve hatalar korkudan konuşulmadan görmezden gelinerek hemen üstü örtülüyor.   Neyse, biz yine de gözümüzü açıp “kral çıplak” demeye devam edelim. Evet, elbette covid-19 belasının da etkisiyle Türkiye ekonomisi tarihinin en zor günlerini geçiriyor. Türk Lirası her geçen an hızla değer kaybediyor. Dolar ve Avro’daki hızlı yükseliş Merkez Bankasının sürekli para basmasına rağmen durdurulamıyor. İşsizlik ve bunalım ülkede had safhada. Tozpembe anlatılmaya çalışılan hiçbir şey inandırıcı bulunmuyor. Zira midesine, cebine ve mutfak dolabına bakan vatandaşların kulaklarına giren hoş nağmelerle mest olması elbette imkansız. Evet, müjde furyası bizleri bir an hoş etti. Mehterler çaldık, süper güç olduk naraları attık, ekseni Türkiye’ye kaydırıp tüm dünya ülkelerine yan gözle bakıp çalımımızı attık ve mutlu olduk. Ama gazın bünyedeki hoş etkisi nedense çok çabuk geçti ve hayatın gerçekleri ile kısa sürede yeniden yüzleştik. Ekonomi hala kötüydü fakat moralimizi de bozmadık. Biraz da Akdeniz’den gaz çıksın o zaman görecekti tüm dünya. Ya Allah, Bismillah…   Bu arada bu yıl 30 Ağustos kutlamasının yapılmaması veya çok kısıtlı katılımla yapılması yönünde tartışmalar başladı. Pandemi ile mücadele için alınacak her tedbire eyvallah, sağ olsunlar. Lakin insan çifte standardı içine sindiremiyor. Hatırlarsanız Ayasofya Camii’nin açılışında yüz binlerce insan sıkış sıkış namaz kılmıştı. O zaman virüs izinlimiydi, ya da hiç kimseye bulaşmama anlaşması mı yapmıştı bilemiyoruz. Hatta bir de 15 Temmuz hain darbe girişiminin yıl dönümüm kutlamalarını hatırlarsak 81 ilde davulu zurnalı, şarkılı sözlü, devlet erkânından da iştiraklerle meydanlar hınca hınç vatandaşlarla doldurularak kutlanmıştı. Virüs o zaman da yine uysaldı ve kimseye bulaşmama garantisi vermişti her halde! Şimdi de 30 Ağustos Zafer Bayramının kutlama yıl dönümü geldi. Hain virüs uysallığını kaybetmiş ve bu sefer herkese bulaşma kararı almış olmalıydı. Bunu fark eden devlet erkanı buna izin vermemek ve virüsün bu kalleş oyununu bozmak için 30 Ağustos kutlamalarında ciddi tedbirler alma kararı aldı.   Başka bir art niyetle düşünmek kimin haddine. Cumhur İttifakı’nda MHP varken başka ihtimaller düşünülmeye dahi tenezzül edilemez. Zira hain Fetö’nün hükümeti ve Ak Partiyi kandırdığı ve devlette etkin olduğu o karanlık yıllarda devlet erkânı büyüklerinin “vay kulağım ağrıdı”, “vay burnum aktı” gibi sudan bahanelerle Atatürk’ü ve Milli Mücadeleyi hatırlatan tüm milli bayramların kutlanılmasından bilhassa kaçınmaları artık çok gerilerde kaldı. Çünkü hain darbe girişimi sonrası bilhassa hükümet üyeleri ve Ak Partili pek çok vatandaşın artık Atatürk’e bakış açısı ve yaklaşımının çok değiştiğini ve kıymetini anladıklarını sevinçle takip ediyoruz.   Ülke hepimizin, milletçe sevinçlerimiz, hüzünlerimiz ve kaderimiz bir. Ülke ve millet yararına her güzel haber hepimizi sevindirir. Ancak yeter ki seçim yatırımı ve hesapları uğruna duygularımızla oynanmasın, yeter ki gerçekler bu amaçla çarpıtılmasın. Çünkü gerçeklerin er veya geç, eninde sonunda mutlaka ortaya çıkmak gibi nevi şahsına münhasır bir karakteristik özelliği vardır. Ayrıca vatandaşlarımız yıllardır sürdükleri ekonomik yaşam savaşları nedeniyle ekonomik göstergeleri adeta birer iktisatçı gibi çok iyi okumak gibi bir haslet geliştirdiler.   Unutmayın; Gerçeklerin en büyük göstergesi ekonomik parametrelerdir.   Av. Bülent DEMİRBAŞ

Geçen haftanın en önemli olayı kuşkusuz Cumhurbaşkanının müjde demeci ve ardıl gelişmeleridir. Elbette ülkenin ve milletin yararına her şey hepimizi tarifsiz sevindirir, gururlandırır. Tabi milletin de cebini rahatlatır, yüzünü güldürür. Millete çağ atladık, eksen kaydırdık, süper güç oluyoruz marşları ile büyük bir müjde verileceği haberi doğal olarak inanılmaz bir heyecan yarattı hepimizde! Nasıl yaratmasın? Covid-19, işsizlik, enflasyon, zamlar, yokluk, seller, kadın cinayetleri v.s. nice kötü olaylarla bunalmış milletimiz yok mu hiç güzel bir şey diye bunaldığı anda imdadımıza Karadeniz’den doğalgaz yetişti.

 

Gerçi Sayın Erdoğan’ın günler önceden ilan ettiği Cuma günü saat 15.00’te müjdeyi açıklamak için kameralar karşısına geçtiğinde yabancı haber ajansları Bloomberg ve Euronews yüzünden ülkede müjdeyi sağır sultan bile duymuştu ama ilk ağızdan dinlemek yine de çok önemliydi. Zira ilk ağızdan duymak ekonomik parametrelere de yansıyacaktı. Müjde konusu ilk açıldığında kötü giden ekonomi, mesela dolar yükselişi frene basmıştı. Bu iyi bir gelişmeydi. Demek müjde açıklanınca çağ atlayabilecektik. Lakin öyle olmadı. Müjde resmen açıklandıktan sonra nedense ekonomik kötü gidişat müjdeyi hiç sallamadı ve tekrar kötü istikamette gaza bastı. Oysa bulunan gazın uzmanların dediği gibi 7-8 sene sonra değil, Cumhuriyetin 100. Yılı ve Ak Partinin seçim hazırlıklarına şimdiden başladığı 2023 yılında kullanılmaya başlanacağı dahi açıklanmıştı. Ekonomi bu müjdenin büyüklüğünü kavrayamamış olmalıydı. Neyse ki en azından artık doğal gaz faturalarını çok az ödeyecek olmak gibi çok güzel hayallerle bu kışa gireceğiz. Bu kış iyice ısınsın kemiklerimiz.

 

Hoş olan televizyon haber kanallarında vatandaş ile yapılan müjde sizce nedir röportajları ile sosyal medyadaki müjde tahmin sohbetleriydi. Gaz ve petrol tahminlerinden sonra en önde gelen öngörüler Covid-19 belasına karşı aşı bulunduğu beklentisi ile 2004-2020 yılları arası Ak Parti yönetimi döneminde Yunanistan’ın uluslararası anlaşma ve konferans kararlarına aykırı olarak el koyup Yunan ve Bizans bayrakları diktiği esasında Misakı Milli sınırlarımız içerisinde kabul edilen Ege’deki 18 ada ve 2 kayalığın geri alındığı yönündeydi. Bu son öngörü beni de heyecanlandırdı. Keşke Ege’deki son 20 yılda Yunan işgaline uğrayan adaları geri almış olsaydık dememek mümkün değildi. Yıllardır hükümetten bu konuda bir çaba ve zafer bekleyen milyonlarca yurtsever var ne de olsa!

 

Sonunda müjde açıklandı. 320 milyar metreküp doğalgaz bulmuştuk, 5-6 yıllık Türkiye doğalgaz tüketimini karşılıyordu ve tahmini değeri de 65 milyar dolardı, devamı da gelecek denildi. Gelişme inanılmaz güzeldi ama rakamlar bizi henüz tatmin etmemişti. Zira Türkiye’nin sırf Suriyeli sığınmacılara bugüne kadar harcadığı paranın bile yaklaşık 60 milyar dolar olduğu söyleniyordu. Bu para ile çağ atlanmazdı, atlansa zaten biz Suriyeli sığınmacılara o çağı çoktan atlatmıştık. Ekonomik parametreler de müjdeyi tınmayınca gözler bu kez Akdeniz’e çevrildi. Hepimizi heyecanla güzel müjdenin devamını bekliyoruz. Ancak görülen o ki insanlar bunları yorumlamaktan korkuyor. Zira bu tür gelişmeler öyle güzel bir sosyal mühendislikle millete servis ediliyor ki, sanki olumsuz yönlerinden bahsedince insanlarda hemen hain, vatan ve millet düşmanı ilan edilirim korkusu yaratılıyor. Hükümet icraatları öyle ustalıkla milli mesele olarak sunuluyor ki, detaylardaki abartma, yanılsama ve hatalar korkudan konuşulmadan görmezden gelinerek hemen üstü örtülüyor.

 

Neyse, biz yine de gözümüzü açıp “kral çıplak” demeye devam edelim. Evet, elbette covid-19 belasının da etkisiyle Türkiye ekonomisi tarihinin en zor günlerini geçiriyor. Türk Lirası her geçen an hızla değer kaybediyor. Dolar ve Avro’daki hızlı yükseliş Merkez Bankasının sürekli para basmasına rağmen durdurulamıyor. İşsizlik ve bunalım ülkede had safhada. Tozpembe anlatılmaya çalışılan hiçbir şey inandırıcı bulunmuyor. Zira midesine, cebine ve mutfak dolabına bakan vatandaşların kulaklarına giren hoş nağmelerle mest olması elbette imkansız. Evet, müjde furyası bizleri bir an hoş etti. Mehterler çaldık, süper güç olduk naraları attık, ekseni Türkiye’ye kaydırıp tüm dünya ülkelerine yan gözle bakıp çalımımızı attık ve mutlu olduk. Ama gazın bünyedeki hoş etkisi nedense çok çabuk geçti ve hayatın gerçekleri ile kısa sürede yeniden yüzleştik. Ekonomi hala kötüydü fakat moralimizi de bozmadık. Biraz da Akdeniz’den gaz çıksın o zaman görecekti tüm dünya. Ya Allah, Bismillah…

 

Bu arada bu yıl 30 Ağustos kutlamasının yapılmaması veya çok kısıtlı katılımla yapılması yönünde tartışmalar başladı. Pandemi ile mücadele için alınacak her tedbire eyvallah, sağ olsunlar. Lakin insan çifte standardı içine sindiremiyor. Hatırlarsanız Ayasofya Camii’nin açılışında yüz binlerce insan sıkış sıkış namaz kılmıştı. O zaman virüs izinlimiydi, ya da hiç kimseye bulaşmama anlaşması mı yapmıştı bilemiyoruz. Hatta bir de 15 Temmuz hain darbe girişiminin yıl dönümüm kutlamalarını hatırlarsak 81 ilde davulu zurnalı, şarkılı sözlü, devlet erkânından da iştiraklerle meydanlar hınca hınç vatandaşlarla doldurularak kutlanmıştı. Virüs o zaman da yine uysaldı ve kimseye bulaşmama garantisi vermişti her halde! Şimdi de 30 Ağustos Zafer Bayramının kutlama yıl dönümü geldi. Hain virüs uysallığını kaybetmiş ve bu sefer herkese bulaşma kararı almış olmalıydı. Bunu fark eden devlet erkanı buna izin vermemek ve virüsün bu kalleş oyununu bozmak için 30 Ağustos kutlamalarında ciddi tedbirler alma kararı aldı.

 

Başka bir art niyetle düşünmek kimin haddine. Cumhur İttifakı’nda MHP varken başka ihtimaller düşünülmeye dahi tenezzül edilemez. Zira hain Fetö’nün hükümeti ve Ak Partiyi kandırdığı ve devlette etkin olduğu o karanlık yıllarda devlet erkânı büyüklerinin “vay kulağım ağrıdı”, “vay burnum aktı” gibi sudan bahanelerle Atatürk’ü ve Milli Mücadeleyi hatırlatan tüm milli bayramların kutlanılmasından bilhassa kaçınmaları artık çok gerilerde kaldı. Çünkü hain darbe girişimi sonrası bilhassa hükümet üyeleri ve Ak Partili pek çok vatandaşın artık Atatürk’e bakış açısı ve yaklaşımının çok değiştiğini ve kıymetini anladıklarını sevinçle takip ediyoruz.

 

Ülke hepimizin, milletçe sevinçlerimiz, hüzünlerimiz ve kaderimiz bir. Ülke ve millet yararına her güzel haber hepimizi sevindirir. Ancak yeter ki seçim yatırımı ve hesapları uğruna duygularımızla oynanmasın, yeter ki gerçekler bu amaçla çarpıtılmasın. Çünkü gerçeklerin er veya geç, eninde sonunda mutlaka ortaya çıkmak gibi nevi şahsına münhasır bir karakteristik özelliği vardır. Ayrıca vatandaşlarımız yıllardır sürdükleri ekonomik yaşam savaşları nedeniyle ekonomik göstergeleri adeta birer iktisatçı gibi çok iyi okumak gibi bir haslet geliştirdiler.

 

Unutmayın; Gerçeklerin en büyük göstergesi ekonomik parametrelerdir.

 

Av. Bülent DEMİRBAŞ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.