Ahlak

YAŞAM 10.06.2024 - 02:09, Güncelleme: 10.06.2024 - 02:07
 

Ahlak

Dünya’nın başından beri insan huy ve davranışlarının toplumsal kurallar neticesinde bir düzene sokulduğu, devlet düzenine giren insanoğlunun bu olumsuz davranışlarının bir ceza-i müeyyidelerle karşılık gördüğü ve ıslah edilemeyenlerin ölüm cezaları ile cezalandırıldığı yasa ve kurallar, ahlaksızlık olgusunun azalmasını sağlamayı amaçlamıştır. Adaletin hüküm sürmediği toplumlarda anarşi ve düzensizliğin kol gezdiğini hepimiz biliyor, görüyor ve tarihi vesikalardan okuyoruz. Neden adaletle başladım? Çünkü her insanın manevi Alemi’nin terazisi adaletle işlemeli ki ahlaksızlık dediğimiz kuralsızlık cereyan etmesin. Yaşadığımız yüzyılın ahlaki çürümesine geçmeden önce Ahlak kavramını derinlemesine incelemek, sorunun çözümünün yine sorunun kendisi olan insan faktörü üzerine durmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Bütün dinlerin ahlak öğretilerini tavsiye ettiği, bütün toplumların ahlaksızlığı bitirmek için uğraştığı, bütün felsefecilerin ahlaki öğretilerle iyi insan olma gayesine kafa yorduğu, aydınların insani olarak vasıflı olmanın en önemli adımı olduğunu asırlardır anlatılmasına rağmen neden hala ahlaki çürümeden bahsediyoruz. Çünkü bizim bizden olan mayamız, toprağımız, gelenek ve göreneklerimiz, örf ve adetlerimiz, dilimiz ve dinimizle bağımızı koparmaya çalışıyorlar. Adına dış güçler mi desek, içimizde ki hainler mi? desek değişen bir şey yok. İsimleri ne olursa olsun yapılan eylemler yüzyıllardır yapılan sistematik bir yozlaştırma faaliyeti bu coğrafya da sürüp gidiyor. ‘‘Ben sütünüzün kaymağıyım. Süt bozuksa kaymakta bozuktur.’’ Bu can alıcı toplumsal mesaj veren söz Gazi meclisin ilk mebuslarından biri olan Diyap (Yıldırım) Ağa tarafından Ankara’ya gitme hazırlığı yaparken ahaliden birisinin uyarı mahiyetinde ki sözlerine karşılıktır. Aman ağam sakın oralara gidip de bizi unutma, sesimize hep kulak ver ki nerden geldiğin hep aklında olsun gibisinden sözler söyleyen hemşerilerine hitaben Diyap Ağa'nın, '' Ben sütünüzün kaymağıyım süt bozuksa kaymakta bozuktur. Ben burada yetiştim burada büyüdüm aklım da fikrim de bu topraklar da oluştu siz ne iseniz ben de oyum'' sözleri, akıl ve fikirle donatıp önemli makamlara yolladığımız evlatlarımız fazilet sahibi insanlarsa, onların her zaman yararlı olacağının mesajıdır. Temiz toplum bilgili, zeki ve çalışkan fertlerin yanında Ahlaklı, seciyeli, vicdan sahibi insanlarla mümkündür. Tahsilin cehaleti giderdiği amma eşekliğin baki kaldığı, kendinden başka kimseyi düşünmeyen, kibri dağları aşmış varlık dünyası temelinden sarsılmış, aile kurumuna sadakati, devlet düzenine liyakati olmayan, kalemiyle toplumun düzenine taş koymaya uğraşan, elinde ki silahla masum canlara kıyan kişiler aramızda gezen nifak tohumları eken  durdurulmadığın da uzun yıllar tahribatıyla uğraşacağımız saatli bombalardır. Eşyanın tahribatı imkânlar dâhilinde düzelir ve yeri doldurulur. Ama ruhun tahribatı yeri doldurulması çok zor ve uzun zamanlar alan salgın bir hastalık gibi yayılan illettir. Kim bir ahlaksız ile dostluk kurmak ister? Kim bir haysiyetsiz ile ticaret yapmak ister? Kim bir namussuza emanet teslim eder? Kim bir haini evinin baş köşesinde ağırlar? Hiç kimse değil mi? Şeref, haysiyet ve izzet sahibi insanların zaten yapması gereken budur. Evimizin, yuvamızın yakınında dahi geçirmeyiz. Binlerce yıldır mülk dediğimiz taşını, toprağını hazinelere değişmediğimiz atalar mirası cennet vatanımız da taşıdığımız ulvi mirası büyük Şair Mehmet Akif Ersoy  İstiklal Marşın da ne güzel ifade ediyor. ‘’Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!’’ Yurdumuz da ahlaksıza, haysiyetsize, namussuza, haine nasıl müsaade edebiliriz. Türk Milleti'nin binlerce yıllık yazılı,  sözlü geleneğini görmezden gelemeyiz. Dilimizi, dinimizi örf ve adetlerimizi cihana yayılmış ahlak ve adalet anlayışımızı bu yüzyılın kirli, köhne ve bize yabancı düşüncelerinden arındırmalıyız. Nasıl göz göre göre ay parçası evlatlarımızın geleceğini feda edebiliriz. Yavuz hırsızların ev sahibini suçlu çıkartması hak değildir. Ahlakın kardeşi adalettir. Birinden biri düşerse ikisi de ziyan olur. İbretlik hikâyedir, Annesinin dilini ısıran idam mahkûmu hırsız. Yıllarca hırsızlık uğursuzluk gasp, tecavüz, adam öldürme suçlarıyla toplumdan intikam alırcasına yaşayan ve sonunda adaletin kestiği ceza neticesinde kendini darağacında bulan bu gence ne olursa olsun dinimiz ve geleneğimiz sebebiyle son isteği sorulur ve bu genç Annesini görmek isteğini söyler. Annesiyle kavuşan Annesinden helallik alan bu genç şöyle söyler: Anacığım o güzel dilini çıkarda bir öpeyim der demez, aniden o dili ısırarak koparır .Kadın kanlar içinde kalınca imam ve görevliler senin  gibi bir hainden de bu beklenir  diyerek  genci  zapturapt altına alırlar. Genç adam annesine bakarak, ''daha küçücüktüm, ilk komşunun yumurtasını çaldım getirdim. Sen kaynattın sonra tavuk çaldım. Sen  pişirdin, elbise getirdim giydin ,para getirdim sakladın. Ey Ana sen bu getirdiklerimi nerden buldun demedin. Sen demedikçe ben azdım amma velakin yenildi içildi günler döndü akşamlar oldu.Kimsenin ahı kimsede kalmaz derler hesap zamanı geldi çattı ve bu yaşamda uğursuzlukla geçen bir ömür hırsızı öven bir dil koptu'' der. Bu hikaye aslında bize her şeyin ilk başlangıcı olan aile kurumunun önemini anlatıyor.  Ahlak aslında insanın kendisiyle,  eşya, tabiat ve hayvan ile ilişkisinin bütünüdür. Bu ilişki, iyilik ve doğruluk üzerine olduğu zaman ahlaklı toplum oluşur. Eğer bu ilişki çarpıklaşırsa adına ahlak (sız) eki bir kelimenin sonuna geldi mi? Bulunmama zıtlık ve yokluk ifade eder. Ahlakın yokluğu manevi bir çöküntü ruhsal bir çürümedir, çürüyen ruhun ıstırabı bağışlanma talebiyle değil aksine intikam alma isteğiyle zuhur eder. Bu istek insan ruhunu kemire kemire içinde var olan ve var olmayı bekleyen tüm iyi huyları mahveder. Her insanın doğumu iyilik üzerinedir. Her aile evladının iyi güzel manalı bir ömür geçirmesini temenni eder ve bu uğurda ömürlerini harcarlar. Atomun en küçük yapı taşı hücre ise toplumunda en küçük ve önemli yapı taşı ailedir. Toplumsal ahlak anlayışımızın devamı ve sağlam bir düzen, şuurlu bir nesil için Ahi Evran Veli’nin ahilik ahlak faziletlerinden 12 temel emirle yazıma son vermek istiyorum. Dışa ait, kapalı altı emir:  Bel; Başkalarının onur ve namusuna kapalı  El; Hırsızlık, zorbalık, kötülük ve hırsa kapalı  Dil; Yalan, iftira, hakarete kapalı  Göz; Başkalarının hatalarını görmeye kapalı  Mide; Sefahate kapalı  Kulak; Dedikoduya kapalı İçe ait ve açık olan altı emirde Ahinin:  Cömert  Tevazu  sahibi  Merhametli ve bağışlamaya açık  Alçak gönüllü  Bencillikten uzak  Gerçekçi olması istenir.(Ahilikte ahlak ) Büyüklerimize saygılı, küçüklerimize sevgili, hayvanlara merhametli  Doğa’nın düzeninde mana arayan, topluma her zaman faydalı bireyler yetiştiren, insanlarımızın daha da çoğalması dileğiyle İyilik iyidir. Murat Toprak

Dünya’nın başından beri insan huy ve davranışlarının toplumsal kurallar neticesinde bir düzene sokulduğu, devlet düzenine giren insanoğlunun bu olumsuz davranışlarının bir ceza-i müeyyidelerle karşılık gördüğü ve ıslah edilemeyenlerin ölüm cezaları ile cezalandırıldığı yasa ve kurallar, ahlaksızlık olgusunun azalmasını sağlamayı amaçlamıştır.

Adaletin hüküm sürmediği toplumlarda anarşi ve düzensizliğin kol gezdiğini hepimiz biliyor, görüyor ve tarihi vesikalardan okuyoruz. Neden adaletle başladım? Çünkü her insanın manevi Alemi’nin terazisi adaletle işlemeli ki ahlaksızlık dediğimiz kuralsızlık cereyan etmesin.

Yaşadığımız yüzyılın ahlaki çürümesine geçmeden önce Ahlak kavramını derinlemesine incelemek, sorunun çözümünün yine sorunun kendisi olan insan faktörü üzerine durmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Bütün dinlerin ahlak öğretilerini tavsiye ettiği, bütün toplumların ahlaksızlığı bitirmek için uğraştığı, bütün felsefecilerin ahlaki öğretilerle iyi insan olma gayesine kafa yorduğu, aydınların insani olarak vasıflı olmanın en önemli adımı olduğunu asırlardır anlatılmasına rağmen neden hala ahlaki çürümeden bahsediyoruz. Çünkü bizim bizden olan mayamız, toprağımız, gelenek ve göreneklerimiz, örf ve adetlerimiz, dilimiz ve dinimizle bağımızı koparmaya çalışıyorlar. Adına dış güçler mi desek, içimizde ki hainler mi? desek değişen bir şey yok. İsimleri ne olursa olsun yapılan eylemler yüzyıllardır yapılan sistematik bir yozlaştırma faaliyeti bu coğrafya da sürüp gidiyor.

‘‘Ben sütünüzün kaymağıyım. Süt bozuksa kaymakta bozuktur.’’

Bu can alıcı toplumsal mesaj veren söz Gazi meclisin ilk mebuslarından biri olan Diyap (Yıldırım) Ağa tarafından Ankara’ya gitme hazırlığı yaparken ahaliden birisinin uyarı mahiyetinde ki sözlerine karşılıktır.

Aman ağam sakın oralara gidip de bizi unutma, sesimize hep kulak ver ki nerden geldiğin hep aklında olsun gibisinden sözler söyleyen hemşerilerine hitaben Diyap Ağa'nın, '' Ben sütünüzün kaymağıyım süt bozuksa kaymakta bozuktur. Ben burada yetiştim burada büyüdüm aklım da fikrim de bu topraklar da oluştu siz ne iseniz ben de oyum'' sözleri, akıl ve fikirle donatıp önemli makamlara yolladığımız evlatlarımız fazilet sahibi insanlarsa, onların her zaman yararlı olacağının mesajıdır.

Temiz toplum bilgili, zeki ve çalışkan fertlerin yanında Ahlaklı, seciyeli, vicdan sahibi insanlarla mümkündür. Tahsilin cehaleti giderdiği amma eşekliğin baki kaldığı, kendinden başka kimseyi düşünmeyen, kibri dağları aşmış varlık dünyası temelinden sarsılmış, aile kurumuna sadakati, devlet düzenine liyakati olmayan, kalemiyle toplumun düzenine taş koymaya uğraşan, elinde ki silahla masum canlara kıyan kişiler aramızda gezen nifak tohumları eken  durdurulmadığın da uzun yıllar tahribatıyla uğraşacağımız saatli bombalardır. Eşyanın tahribatı imkânlar dâhilinde düzelir ve yeri doldurulur. Ama ruhun tahribatı yeri doldurulması çok zor ve uzun zamanlar alan salgın bir hastalık gibi yayılan illettir.

Kim bir ahlaksız ile dostluk kurmak ister?

Kim bir haysiyetsiz ile ticaret yapmak ister?

Kim bir namussuza emanet teslim eder?

Kim bir haini evinin baş köşesinde ağırlar?

Hiç kimse değil mi?

Şeref, haysiyet ve izzet sahibi insanların zaten yapması gereken budur. Evimizin, yuvamızın yakınında dahi geçirmeyiz.

Binlerce yıldır mülk dediğimiz taşını, toprağını hazinelere değişmediğimiz atalar mirası cennet vatanımız da taşıdığımız ulvi mirası büyük Şair Mehmet Akif Ersoy  İstiklal Marşın da ne güzel ifade ediyor.

‘’Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!’’

Yurdumuz da ahlaksıza, haysiyetsize, namussuza, haine nasıl müsaade edebiliriz. Türk Milleti'nin binlerce yıllık yazılı,  sözlü geleneğini görmezden gelemeyiz. Dilimizi, dinimizi örf ve adetlerimizi cihana yayılmış ahlak ve adalet anlayışımızı bu yüzyılın kirli, köhne ve bize yabancı düşüncelerinden arındırmalıyız. Nasıl göz göre göre ay parçası evlatlarımızın geleceğini feda edebiliriz. Yavuz hırsızların ev sahibini suçlu çıkartması hak değildir. Ahlakın kardeşi adalettir. Birinden biri düşerse ikisi de ziyan olur.

İbretlik hikâyedir, Annesinin dilini ısıran idam mahkûmu hırsız.

Yıllarca hırsızlık uğursuzluk gasp, tecavüz, adam öldürme suçlarıyla toplumdan intikam alırcasına yaşayan ve sonunda adaletin kestiği ceza neticesinde kendini darağacında bulan bu gence ne olursa olsun dinimiz ve geleneğimiz sebebiyle son isteği sorulur ve bu genç Annesini görmek isteğini söyler. Annesiyle kavuşan Annesinden helallik alan bu genç şöyle söyler:

Anacığım o güzel dilini çıkarda bir öpeyim der demez, aniden o dili ısırarak koparır .Kadın kanlar içinde kalınca imam ve görevliler senin  gibi bir hainden de bu beklenir  diyerek  genci  zapturapt altına alırlar.

Genç adam annesine bakarak, ''daha küçücüktüm, ilk komşunun yumurtasını çaldım getirdim. Sen kaynattın sonra tavuk çaldım. Sen  pişirdin, elbise getirdim giydin ,para getirdim sakladın. Ey Ana sen bu getirdiklerimi nerden buldun demedin. Sen demedikçe ben azdım amma velakin yenildi içildi günler döndü akşamlar oldu.Kimsenin ahı kimsede kalmaz derler hesap zamanı geldi çattı ve bu yaşamda uğursuzlukla geçen bir ömür hırsızı öven bir dil koptu'' der. Bu hikaye aslında bize her şeyin ilk başlangıcı olan aile kurumunun önemini anlatıyor.

  Ahlak aslında insanın kendisiyle,  eşya, tabiat ve hayvan ile ilişkisinin bütünüdür. Bu ilişki, iyilik ve doğruluk üzerine olduğu zaman ahlaklı toplum oluşur. Eğer bu ilişki çarpıklaşırsa adına ahlak (sız) eki bir kelimenin sonuna geldi mi? Bulunmama zıtlık ve yokluk ifade eder. Ahlakın yokluğu manevi bir çöküntü ruhsal bir çürümedir, çürüyen ruhun ıstırabı bağışlanma talebiyle değil aksine intikam alma isteğiyle zuhur eder. Bu istek insan ruhunu kemire kemire içinde var olan ve var olmayı bekleyen tüm iyi huyları mahveder. Her insanın doğumu iyilik üzerinedir. Her aile evladının iyi güzel manalı bir ömür geçirmesini temenni eder ve bu uğurda ömürlerini harcarlar. Atomun en küçük yapı taşı hücre ise toplumunda en küçük ve önemli yapı taşı ailedir.

Toplumsal ahlak anlayışımızın devamı ve sağlam bir düzen, şuurlu bir nesil için Ahi Evran Veli’nin ahilik ahlak faziletlerinden 12 temel emirle yazıma son vermek istiyorum.

Dışa ait, kapalı altı emir:

 Bel; Başkalarının onur ve namusuna kapalı
 El; Hırsızlık, zorbalık, kötülük ve hırsa kapalı
 Dil; Yalan, iftira, hakarete kapalı
 Göz; Başkalarının hatalarını görmeye kapalı
 Mide; Sefahate kapalı
 Kulak; Dedikoduya kapalı

İçe ait ve açık olan altı emirde Ahinin:

 Cömert
 Tevazu  sahibi
 Merhametli ve bağışlamaya açık
 Alçak gönüllü
 Bencillikten uzak
 Gerçekçi

olması istenir.(Ahilikte ahlak )

Büyüklerimize saygılı, küçüklerimize sevgili, hayvanlara merhametli  Doğa’nın düzeninde mana arayan, topluma her zaman faydalı bireyler yetiştiren, insanlarımızın daha da çoğalması dileğiyle

İyilik iyidir.

Murat Toprak

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (3 )

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ay Yıldız Tim
(10.06.2024 08:52 - #8377)
İdam cezası yeniden getirilmeli. Devletin hazinesini soyan, kul ve yetim hakkı yiyen siyasetçiler ve görevliler idam edilmeli.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mazlum Karaalp
(10.06.2024 20:36 - #8391)
Kalemine yüreğine sağlık abim benim İzmir'den selamlar Mazlum Karaalp
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Alp Fatih
(10.06.2024 21:46 - #8395)
Sevgili Murat, güzel bir yazı kaleme almışsın. Tebrik ederim. Türk örf adet ve geleneklerinden uzaklaştığımız müddetçe toplum asla ayağa kalkamaz. Din adı altında başka ırkların kültürlerini almak doğru değil. Arap kültürünü aldığımız müddetçe bugünleri de arayacağız. Ahlak ailede başlar lakin balık da baştan kokar. Yasaların uygulanmadığı bir toplumda Halk ne yapsın? Sevgiler gönderiyorum.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kirsehirhaberturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.